
Çalıştığım işlerden birinde patronum bir gün yanıma gelip “Bir konuşalım mı?” dedi.
Normal şartlarda bir çok insan için nefret edilen bir andır bu.
Ama ben patronumla konuşmayı seviyordum.
Neden mi?
Cevaba gelmeden önce hepimizin yüzleşmesi gereken bir gerçeği paylaşarak başlamak istiyorum:
İnsanoğlunun en temel özelliklerinden birisi işbirliğine açık olmasıdır. Bugüne kadarki tüm ilerlemelerimizi bunun sayesinde yapabildik. Şehirler, sistemler, ülkeler, organizasyonlar kurduk. Bugün Mars’a ulaşabildik. Yarın muhtemelen oradan arsa almaya başlayabiliriz…
Ama tüm bu gelişimin içinde bana öyle geliyor ki en önemli şeyi anlamakta zorlanıyoruz:
Gerçek doğamızı.
Şaşalı kelimeler kullanmayı sevdiğimden değil, ama şimdiye kadarki gözlemlerime göre bugün dünyanın en iyi üniversitelerinden dahi mezun olsanız, daha insan olmanın temellerini öğrenemiyorsunuz.
Sevgiden, şefkatten falan bahsetmiyorum. Objektif ve pratik bir şekilde beynimizin nasıl çalıştığını bize kimse anlatmıyor. Kimse içgüdülerden ya da yaşamın gerçek amacından bahsetmiyor. Kimse kaygıların ve arzuların açıkça iletişim kurularak paylaşılmadıkça hiçbir sorunun çözülemeyeceğini anlatmıyor bize okullarda.
Tüm bunların üzerine biz de aksine dert yanıyoruz. Motive olmadığımız bir işte günümüzün %80’inin geçirip, eve dönmenin hayalini kuruyoruz bazen. Ya da evden çalışıyoruz, yine de bırakıp çıkıp gezmek istiyoruz. Bazen de tüm gün hiçbir sorumluluğumuz olmadığı halde arka arkaya sigaralar yakıp, sağlıksız beslenip, saatlerce netflix izliyoruz.
Hayatımızda geliştirebileceğimiz alanları unutuyoruz böylece, en kıymetli olan boş zamanlarımızda bile.
Patronum benimle konuşmak istediğinde sevinerek evet dedim.
Çünkü ben de onunla konuşmayı düşünüyordum. İşyerindeki motivasyonum yön değiştirmişti, o da bunun farkındaydı. Bana hangi konuda motive olduğumu sordu. Verdiğim cevap onu çok da memnun etmemişti.
Ama yine de işbirliğimizi nasıl sürdürebileceğimize dair uzun uzun konuştuk.
Ve sonuç olumluydu.
Sonuçta şuna ikimiz de emindik, ben de bir değer katmak istiyorum bulunduğum yere, o da çalışanlarına değer katmak istiyor; ve biz işbirliğine açık olduğumuz için kazan-kazan anlayışı ile ilerleyebiliyoruz.
O bana tüm şirketin değerli verilerini emanet edebiliyor, ben de motive olmadığım alanlarda bile onu destekleyebiliyorum.
Bu benim hayatımdan ufak bir örnek.
Bir de insanlar Mars’a ulaşana dek ne işbirliklerine şahit olmuştur bir düşünmenizi istiyorum.
Firmaların yaptığı ortaklıklar, aldığı danışmanlıklar, bireylerin aldığı mentörlükler, koçluklar…
Mentörlerimden öğrendiğim en önemli şeylerden birisi: her alanda bilgi sahibi olamazsın. Fit olmak istiyorsan destek al. Kariyerini geliştirmek istiyorsan destek al. İngilizce konuşmak istiyorsan destek al.
Öncelikli olarak karşındaki insanla nasıl uzun dönemli, sağlıklı bir işbirliği yapabilirsin bunu sorgula.
Bir işveren isen çalışanına onu gerçekten neyin motive ettiğini sormayı unutma.
Hayalleri olan birisi isen diğerlerinden yardım istemeye çekinme.
Anlamadığın yerde sor.
Bilmediğin konu gelirse bilmiyorum de.
Sonunda yalnızca sen kazanmayacaksın,
En ileriye gidebilen ülkeler, firmalar, bireyler işbirliğini en iyi yapabilenleridir.
Ve biliyorum işbirliği tek taraflı değildir.
Bugüne kadar dolandırıcılarla, düzenbazlarla, yalancılarla karşılaşmış olmak muhtemel.
Yine de iyi işbirliği yapan insanlarla denk gelmediyseniz vazgeçmeyin.
Çünkü onlar hakikaten var.
Comentários